Meşhur Ölüm Nedir?
Ölüm denilince akla, canlı diye nitelendirilen varlıkların yaşam serüveninin son bulduğu gelmektedir. Dünya üzerinde yaklaşık olarak her yıl kırk beş yahut elli milyon civarında ölüm gerçekleşmektedir. Bu ölümlerin sebepleri hastalıklar, salgınlar, kazalar, afetler, yaşlılık vb. birçok etmen ölüm sebebi olarak sayılabilir. Dünya üzerinde ölen insanlar olduğu gibi ortalama yılda doksan milyon civarı insan doğmaktadır. "worldometers" adlı bir sitede dünya nüfusu, sağlık, gıda, harcamalar ve teknolojik cihazların üretim sayısı gibi konularda niceliksel veriler verilmektedir. O verilere istinaden, dünya nüfusunun yaklaşık olarak şu an sekiz milyara yaklaştığını söyleyebiliriz.
Ölüm mefhumunun olmadığı bir dünyada yaşıyor olsaydık; şu an dünya tarihine adını iyi ya da kötü bir şekilde yazdırmış olan kimseler ile aynı havayı soluyacağımız gibi, dünya nüfusunun yaklaşık olarak paleodemografik verilere dayanarak yüz on milyar civarında olacağını da söyleyebiliriz. Dünyanın şu anki demografik yapısına bakarak bu sayının bizler için ekonomi, siyaset, toplum ve kültür açısından olumlu veya olumsuz olayların yaşanabileceği bir hakikattir.
Bizim için burada önemli olan ölümün toplumsal yaşantıya tesiridir. Bizler bu yüz on milyar insanın çok çok büyük bir kısmını tanımıyoruz; yaşamlarına, adlarına ve kültürlerine dair elimizdeki verilerin devede kulak olacağı bir gerçektir. Ancak nasyonal yahut evrensel olarak toplumlara etki etmiş kimseleri tanıyoruz. Hatta o kimselerin doğum ve ölüm tarihlerinde anma ritüelleri gerçekleştiriyoruz. Peygamberler, İskender, Platon, İbn Sina, Farabi, İbn Rüşd, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, Gandhi ve sadece adlarını yazsak kalınca bir kitap olan şahsiyetleri sayabiliriz.
Peki bunları bize tanıtan veya onları tanımamızı sağlayan kudret nedir, şeklinde bir soru ile karşılaşabiliriz. Bunun için hülasa cevap olarak şunu söyleyebiliriz. Bu tarz kimseler; dinî, iktisadî, toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik açıdan hem içerisinde yaşamış oldukları toplumları hem de karşılaştıkları toplumları olumlu ya da olumsuz anlamda etkilemiş olan olayların başrolünde olmuşlardır. Yoldan birisini çevirdiğimizde Hitler kimdir, şeklinde bir soru sorduğumuz zaman az çok bir cevap ile karşılaşırız. Ancak Hitler'in holokostlarında görev yapan askerler hakkında neredeyse hiçbir fikrimiz olmayabilir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Bir insanın ölümü, dünya tarihi açısından olağan bir olaydır. Ancak ölen kimsenin bulunduğu konum iyi yada kötü mütemadiyen anılmasına veya anılmamasına neden olacaktır. Hindistan'ın başkenti Delhi'de yaşamış ve daha geçen yıl ölmüş bir kimseyi tanımayışımız, ancak Gandhi'yi tanımamız bu duruma örnek olarak verilebilir. Kişinin tanınmaması onun durumunda niceliksel olarak bir değişiklik yapmaktadır. Yoksa Caligula kadar konumu olmasa da insanlar ve insanlık için zararlı olan bir kimse de ardında kalan kimseler tarafından iyi bir şekilde anılmayacağı bir gerçektir.
0 Yorumlar