Dağlar, dağlar, dağlar.
Arzın statikliğine müsebbip dağlar.
Yeryüzüne üstten bakarlar.
Onlardan arta kalan çakıl taşları,
Pantolonların ceplerini şişirmiş,
En büyükleri on üçünde
Süvariliğe namzet, mahallenin çocukları.
Masumdur, göldeki raksında çakıl taşları,
Bazen sanık koltuğunda olur çakıl taşları,
Yuvasından ayırarak bir lokma kuşları.
Şirretçe bir müdafaa; sadece bir kuş!
Evet, hakikaten bir kuş.
Lâkin o canın ölümü ardında,
Bir öldürme arzusu, menfur.
Yine çakıl taşları,
Terk edilmiş veya lağvedilmiş binalar nişangâhları.
Ah Cicero!
Sen gibi istifade edemedi kimse, çakıl taşlarından.
Konuşmak için doldurdun ağzını,
Tek eksik sesti.
Hazırdı konuşulacak olan.
Ne zalimdir, senin başını ve ellerini kesen.
1 Yorumlar
👏👍
YanıtlaSil