Ad Code

Responsive Advertisement

Kopernik!!!!

   

  Nicolaus Copernicus

15. yüzyılın son çeyreğine doğru 1473 yılında Polonya'nın Torun vilayetinde doğan Nicolaus Copernicus, bugünkü evren algımızın temellerini atan filozoftur. Krakow, Ferrara, Bologna ve Padua üniversitelerinde Yunanca, Latince, hukuk, astronomi, hukuk, tıp ve teoloji eğitimi görmüştür. Babası öldükten sonra kardeşlerine bakma sorumluluğunu üstlenmiştir. Alman reformasyonuna duyduğu sempatiden dolayı, yakın arkadaşları ile görüşmesi engellenmiş ve yalnız bir şekilde 1543 yılında 70 yaşında vefat etmiştir. Kendisi üzerindeki baskıların artmasını engellemek için "Gök Cisimlerinin Hareketi Üzerine" adlı yapıtının basılmasına ölüm döşeğinde izin vermiştir.

  Bu kitabın tamamı basılmadan birkaç yıl öncesinde özet şeklinde bir çalışma şeklinde Andreas Osiander'a verilmiş. O da bu çalışmaya bir önsöz eklemiş ve Papa 3. Jean Paul'a ithaf etmiştir. Papaya ithaf edilmesi ve kitaptaki söylemlerin varsayım olduğu söylemi, o dönem Avrupasında çok tepki çekmemiştir. Ancak Martin Luther gibi kitabı okuyup inceleyen bazı kimseler tarafından eleştiriye maruz kalmıştır. Hatta Luther, Copernicus'un deli olduğunu, kutsal kitapta yer alan Dünya merkezli evren algısını yıkacağını söylemiştir. Protestanların bu tutumuna rağmen Papa'ya ithaf edilen bu eser, Giardano Bruno'nun kitabı övmesine kadar papalık tarafından bir kısıtlama ile karşılaşmamıştır. Bruno'nun Hermetik görüşlerini Copernicus'un görüşleriyle birleştirmesi sonucu papalık kitabı toplatmış,yayınlanmasını ve okunmasını yasaklamıştır. Bu sansür 1882 yılındaki Kardinaller Meclisinin yasaklı kitaplar listesinden çıkarmasına kadar devam etmiştir.

   Kopernikçi evren algısında, evrenin merkezi Güneşti. Ancak Aristoteles ve Batlamyusçu evrenin merkezinde Dünya vardır. Kilise de bu görüşü savunmaktadır. Kopernik bazı kimseler tarafından, Güneşin "Evrenin Feneri" olarak tarif edildiğini söyler. Ona göre hareketsizlik, hareketten daha kutsal bir durum olduğu için, evrenin merkezinde Dünyanın değil, Güneşin yer aldığını söyler. 

 Kopernik genel anlamda astronomik söylemleri tersine çevirmesine rağmen; Dünyanın küre şeklinde olması ve gezegenlerin yörüngelerininin dairesel bir nitelikte olması gibi konulara metafiziksel anlamlar yükleyerek, geleneksel söylemlerden tam olarak kopmamıştır. 

 Kopernik, Cusanus'un ortaya attığı ancak geliştirme imkânı bulamadığı görelilik ilkesini de tanımlamış ve rasyonal bir zemine oturtmuştur. Kopernik'e göre fezada bulunan cisimler, insanlara göründükleri formlardan muhtelif formlara sahiptirler. Cisimlerin gerçek formlarını müşahede edebilmek  için şu yöntem geçerlidir. Cisimlere her zaman baktığımız bakış açısının tersine bir bakış açısı ile bakmak, insanı daha farklı ve daha doğru sonuçlara ulaştırmaktır. 

 Kopernik ortaya koyduğu heliosantrik yani Güneş merkezli evren algısı ile o güne kadar hakim görüşler olan jeosantrik ve antroposantrik dünya görüşlerini yıkmış olmaktadır. Kopernik'in ardından insanlarda,  uzayı araştırma ve inceleme iştiyakı başlamıştır. 20. Ve 21. yüzyıllarda uzaya gönderilen araçlar bu iştiyakın bir göstergesi niteliğindedir. Hatta uzaya ve uzaklara karşı olan bu sevgi önümüzdeki yıllarda diğer gezegenlerde koloni kurulacağı söyleminin bir ütopya olarak kalmayacağını ve  olma ihtimalinin insan zihninde uçarı bir şey olmadığını göstermektedir.


Kaynakça: H. Ömer Özden & Osman Elmalı, Yeniçağ Felsefesi, Bilge Yayıncılık, İstanbul, 2021, s. 91-96

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement