AHLAKIN DİNİ TEMELİ
Giriş
Ahlak: Bir kimse, grup, klik, kabile, toplum yada devletin
kendi içinde yada birbirlerine karşı yaptıkları eylemlerin iyi veya kötü olarak
nitelendirilmesidir. Ahlakın kapsam alanı; bir hayat tarzı, davranış kuralları
ve ahlak felsefesidir.
Etik ise bir davranışın ahlaki olma koşulları, ahlakın ne
olduğu, ve ya ne olması gerektiği üzerine düşünmedir. Kısaca ahlak üzerinde
fikir yürütme diyebiliriz.
Ahlaktan bahsettiğimiz zaman; Budist ahlakı, meslek ahlakı,
ticaret ahlakı, evlilik ahlakı vs. gibi insanların etkileşimleriminin nasıl
olması gerektiğini bildiren normlardır, diyebiliriz.
Bu normların kaynağının ne olduğu konusunda iki farklı görüş
vardır. Bunlar:
1. Din temelli ahlak teorileri: İslam ahlakı, Hristiyan
ahlakı, Caynist ahlakı vs. gibi bir teolojik temele dayandırılan ahlak
teorileri bu kapsam da değerlendirilebilir.
2. Din dışı faktörlere dayandırılarak oluşturulan ahlak felsefeleri : Burda da insan aklının, duygu, ve sezgilerinin iyi ve kötü konusunda yetkin bir durumda bulunurak eylemler hakkında iyi ve kötü şeklinde değerlendirme yapmaları söz konusudur. Hedonizm, Ödev ahlakı, Aristo ahlakı bu durumlara örnek verilebilir.
Birinci Bölüm
Din Dışı Temellere Dayanan Ahlak Felsefeleri
A) Akıl ile temellendirilen ahlak felsefeleri
1. Aristoteles'in Ahlakı
Aristoteles göre insanın ahlaki normlara ulaşmasının
temelinde akıl yatar. Çünkü akıl, matematik ve metafiziğin değişmez ilkelerine
ulaştığında aynı zamanda mutluluğa da ulaşır. İnsan yapıları her ne kadar
farklı olsa da Aristoteles her insanın kendisine ait bir altın ortanın
bulunduğunu kabul eder. Fiillerin ahlakiliği konusunda ise bilmeden yapmak ve
bilgi sahibi olmamanın insanı sorumlu kılmayacağını söyler.
2. Kant'ın ahlak felsefesi
Kant, insanın aklını kullanarak metafizik ahlakın normlarına
ulaşabileceğini söyler. Kant'ın ahlak teorisinin temel kavramlarından biri
"iyi isteme" dir. Ona göre iyi istemeden başka kayıtsız şartsız iyi
yoktur. Kant' a göre bir davranışın ahlakiliği sonuçlarından ve niyetlerinden
kaynaklı değildir. Asıl iyi olanın ödeve uygun olan olduğunu söylemiştir. Yani
bir istemenin iyi olması için ödeve uygun, maksime bağlı ve evrensel kanuna
saygı ile yapılması gerektiğini söyler.
Kant'a göre isteme ise kendini belirli bir kanun fikrine
uygun bir şekilde davranışta bulunmak üzere belirleme yetisidir. Kant'ın ahlakı
dini önceden varsaymaz. Yani kişinin, ahlaki vazifelerini anlayabilmesi için
dinden ziyade pratik bir akla ihtiyacı vardır.
B) Sezgi İle Temellendirilen Ahlak Felsefeleri
1. George Edward Moore'un Ahlak felsefesi
Moore, iyinin sadece davranışta olmadığını hayatın her alanında olduğunu savunmuştur. Ona göre iyi, tarif edilemez. Nasıl ki sarı rengini her ne kadar bilsek de, tarif etmemiz mümkün değilse, iyiyide tanımlayamayız.Moore'a göre iyiyi başka bir şey ile aynileştiremeyiz. İyi olan hazdır, demek yanlıştır.
Moore'a göre sezgi, ahlak prensiplerini koyan bir yer değil
aksine onları keşfeden bir yerdir.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Bir insan hiçbir
mantıki muhakeme ve akli delil getirmeye ihtiyaç duymadan, bireysel sezgi
yöntemiyle iyi ve kötü durumlar hakkında karar verebilir. Ama bu sezgi yeni
prensipler ortaya koymaz. Kendisi dışında zaten varılan mevcut prensipleri
keşfeder. Moore, bu yüzden içinde yaşadığımız toplumun doğru olarak kabul ettiği
davranışları yerine getirmemizin daha doğru olacağını savunmuştur.
C) Duygu İle Temellendirilen Ahlak Felsefeleri
1. Epiküros'un Ahlak Felsefesi
Epiküros'a göre felsefe, mutlu bir hayat tarzı sağlayan
faaliyetten ibarettir. Vücudumuzu hastalıktan kurtarmadığı müddetçe, felsefe de
lüzumsuz olarak kalır. Filozof ise hasta ruhları iyileştiren kimse gibidir.
Epiküros'a göre mutlu bir hayatın 2 temel şartı vardır.
Bunlar:
1. Davranışlarımızda ölüm ve Tanrı fikirlerinin olmaması
gerekir.
2. Arzularımızın kolayca tatmin edilebilir, olması gerekir.
Yani basit arzular olmalıdır.
Epiküros, Tanrı inancının anlamsız olduğunu iddia eder.
Ayrıca ölümün bize hayatta iken ve hayatta değilken bir tesirini olmadığını
söyler. Bu durumu da şu sözlerle kanıtlar. Ölüm varken biz yokuz, biz
olduğumuzda ise ölüm yoktur. Buna dayanarak ölüm korkusu yaşamak gereksizdir.
Epiküros'a göre bilge bir kişi sadece uzun bir hayatı değil, haz veren bir hayatı da ister. Epikürosçu haz; bedensel, aşırılığa düşkün bir zevk u sefa değil sade, sakin, acıdan uzak ve bağımsız bir hazdır. En yüksek iyi haz olmasına rağmen bazen hazzı seçmeyiz. Çünkü bu haz, daha sonra kendisinden daha büyük bir acıyı getirecektir. Epiküros'daki hazda ahlaki yükümlülükler yoktur. İnsan merkezlidir. Dolayısıyla
Epikürosçu ahlak için egosantrik bir ahlak diyebiliriz.Sonuç olarak Epiküros'daki haz düşüncesinin gayesi avı ve
korku durumlarından kurtulmaktır. İnsan bunu gerçekleştirdiği ölçüde mutlu
olacaktır.
2. David Hume'un Ahlak Felsefesi
Hume, ahlak felsefesi terimini, insan tabiatının ilmi
manasında kullanmıştır. Hume'a göre göre davranışlarımızın ahlakiliği akla göre
değil, duygularımıza göre değerlendirilmektedir. Çünkü akıl, olgular ve
ilişkiler hakkında hüküm verir.
İnsan, ahlaki fazilet ve rezileti aklı ile değil,
izlenimleri ve duyguları vasıtasıyla kendi içinde kavramaktadır. Burdan şu
anlaşılmaktadır. Akıl, tutkuların emrinde çalışır. Aklın, ahlaki hüküm koyma
yetkisi yoktur. Bir şeyi, eylemi vs. gibi durumları iyi yada kötü olarak
nitelemek insanın duygularına ve sezgikerine bağlıdır.
3. John Stuart Mill'in Ahlak Felsefesi
Mill, "Utilitarianizm" adlı eserinde geçmişten Mill'e kadar
olan döneme değin en yüksek iyi konusunda filozofların görüşlerine genel olarak
yer vermiştir. Mill'e göre sezgici ve tümevarımsal ahlak teorileri ahlaktan
genel konuların zorunlu olduğunu iddia eder. Mill'e göre Kant, akla gereğinden
fazla yer vermiştir. Çünkü akıl sahibi bir insanın en ahlaksız davranışları
yaptığı da bir gerçektir.
Mill'in ahlak felsefesi gayecidir. Ona göre her davranış
birtakım gayeler için yapılır. İnsanların davranışlarının yegane gayesi ise
mutluluktur.
Mill, için mutluluk haz yada acının yokluğudur. Mill'in iyi
ve kötüyü belirlemede ki esas kriterleri fayda ve en büyük mutluluk ilkesidir.
Mill, hazları nitel ve nicel hazlar diye ikiye ayırır. Ona göre nitel yani ruhi
hazlar, nicel yani bedensel hazlardan daha üstündür. Buna kanıt olarak şu
cümlesini söyleyebiliriz. " Tatmin olmuş bir domuz olmaktansa, tatmin
olmamış bir insan olmak; mutlu bir budala olmaktansa muzdarip bir Sokrat olmak
daha iyidir."
Mill'e göre fazilet hazza götürdüğü için değerlidir.
Faydacılığına göre ise, insanlığın mutluluğunu fiilen arttırmayan veya
arttırmaya yönelmeyen herhangi bir fedakarlık, lüzümsuzdur. Mill'in
davranışları sonuçlarına göre değerlendirdiği açıktır. Mill; Epiküros ve Hume
gibi duygu temelli bir ahlak anlayışına sahiptir.
İkinci Bölüm
Din İle Temellendirilen Ahlak Teorileri
Euthypyhro, Tanrı'nın istediği dindarlıktır. İlkçağ dan
günümüze kadar Euthypyhro tartışması varlığını devam ettirmiştir. Kısa bu durum
şöyledir. Bir şey Tanrı istediği için iyidir. Bu yüzden o şey yapılmalıdır. Ama
burada şu sorun ortaya çıkmaktadır. Bir şeyi, Tanrı neden ister yada neden
istemez? Tanrı'nın buradaki rolü sebepsiz bir sebep midir yoksa emrolan şey
kendinde iyi midir? Bu konunun filozoflar arasında bir tartışma konusu olmaya
devam edeceği aşikardır. Bu kısımda ise din ile temellendirilen ahlak
teorilerinden bahsedeceğiz.
1. Mutezile' nin Ahlak Teorisi
Mutezile, ahlak konusundaki görüşlerini Allah'ı adalet
sıfatını ön planda tutarak ortaya koymuştur. Mutezile'ye göre Allah, adildir.
İnsanların ahirette adil bir şekilde ödüllendirilebilmesi veya cezalandırılması
için gerekli ve en önemli bir şart vardır. O da insanların, dünyada iyi ve kötü
eylemlerden bitimi tercih etme hakkına sahip olması gerekir.
Mutezile'ye göre bilgi zorunlu ve iktisabi diye ikiye
ayrılır.
Zorunlu bilgi: Üst düzey akıl yürümeden, akıl sahibi her
varlık tarafından anlaşılabilen bilgidir. Zorunlu bilgi vahye dayanmaz. Örnek:
Bir insan adam öldürme ve yalan konuşmanın kötü olduğunu bilir.
İktisabi bilgi ise insanın akıl yürüterek edindiği bilgidir.
Mutezile, bir davranışın zorlama altında yapılmasını ahlaki olarak
değerlendirmez.
Mutezile'ye göre bütün fiiller faydalı ve zararlı diye ikiye
ayrılır. İnsana zihni veya hissi haz veren fiiller faydalı, acı ve ıstırap
veren fiiller ise zararlıdır. Mutezile, insan aklının bir davranışı iyi yada
kötü olarak nitelendirmekte yetkin olduğunu söyler. Ancak aklın, fayda ve zarar
konusunda karar veremediği fiilerde de vardır. Bunun için de Allah,
peygamberler aracılığıyla bu tür fiiller hakkında vahiyle bilgi verir. Mutezile
vahiy konusunda şunları söyler.
1. Vahiy, aklen bilineni doğrulamak yada tamamlamak için
gönderilmiştir.
2. Vahiy, ahlak kurallarının teşvikine ve yaptırımına katkı
sağlar.
2. Eşari'nin Ahlak Teorisi
Eşari'ye göre insan fiilleri; zorunlu ve iktisabi diye ikiye
ayrılır. Korkan insanın titremesi, heyecanlanan insanın terlemesi zorunlu
fiilerde örnek verilebilir. Bu durum dışında kalanların ise iktisabi fiiller
olduğunu söyler.
Eşari'nin kesb teorisi pek de anlaşılır değildir. Çünkü
insanın fiillerinde iradesi var. Ama gücü yok. Eşarilere göre iyi, kötü ve
adalet gibi Allah'ı iradesinden bağımsız objektif ahlaki değerler yoktur.
Eşarilere göre bir fiilin, ahlaken iyi yada kötü olarak nitelendirilmesi ilahi
buyruklara bağlıdır. Kısacası fiilin niteliği vahiyle belirlenmektedir.
Eşari gelenek, fiili ahlaki olarak niteleyenin Allah
olduğunu söylemiştir. Bu durum aşağıdaki bir akıl yürütmesi ile daha net
gösterilecektir.
Öncül: Tanrı, X'i istiyor.
Eğer Tanrı X'i istiyorsa, X iyidir.
Sonuç: X, iyidir.
Burada şu problem ortaya çıkmaktadır. ' Peki, Tanrı neden X'
i istiyor? '
Bu konuda Novell Smith şunları söyler: " Ahlaki
Değerleri, Tanrı'nın buyuruklarıyla tarif etmek hatadır. Çünkü bir buyruğun
muktedir hatta Tanrı tarafından emredilmiş olması, o buyruğa itaat için
mantıken yeterli bir sebep olmaz."
Bu cümle yukarıdaki öncüle karşı bir eleştiridir.
Sonuç olarak şunları söyleriz. Bir eylem Tanrı'nın istemesi,
keyfi ve gelişigüzel bşr şekilde ortaya çıkıyor. Bu tutumun mantıki sonucu;
yalan, zina, hırsızlık gibi fiiller ahlaken kötüdür. Ama Tanrı iyi olmasını
isteseydi, hepsi iyi olurdu demektir. Bu durum sadece ahlaki değil, dini
problemlerinde doğmasına sebep olmuştur.
3. Maturidi'nin Ahlak Teorisi
Maturidi'ye göre insan fiillerini yaratan Allah'tır. Eğer
fiilleri insan yaratmış olsaydı, yaptığı işlerin her zaman arzu ettiği şekilde
gerçekleşmesi gerekirdi. Beşeri fiiller yaratma yönünden Allah'a, kesb yönünden
ise insana aittir.
Fiillerin yaratıcısının Allah olması, bu fiillerin eyleme
dönüştürülmesinde Allah'a herhangi bir sorumluluk yüklemez. İnsan fiillerin
yapılıp yapılmaması hususunda tamamen özgürdür.
İyilik ve kötülük gibi değerler Maturidi'ye göre, Allah’ın
iradesinden bağımsız objektif bir varoluşa sahiptirler. İnsan, temel ahlak
ilkelerini aklı ile belirlemektedir.
Ancak Allah, akıl ile belirlenen bu ahlak ilkelerini
emrederek; yerine getirenlere sevap vaat etmek, yerine getirmeyenleri ceza ile
korkutmak suretiyle, bu ilkelerin eyleme dönüştürülmesini kolaylaştırmıştır.
Maturidi'ye göre ahlaki değerler, hiçbir halde değişmeyenler ile şartlara ve
durumlara göre değişimler olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak olarak
değişmeyenler, Allah’ın iradesinden bağımsız objektif bir varoluşa sahiptirler
ve akılla kavranabilirler. Şartlara ve durumlara göre değişenler ise, Allah’ın
emir ve yasaklarına göre belirlenmektedir.
Üçüncü Bölüm
Din Dışı Temellere Dayanan Ahlak Felsefeleri ile Dini Temele Dayanan Ahlak Teorilerinin Mukayesesi
Epiküros, Hume ve Mill; subjektif bir ahlak teorisi kabul
ederek, kişiden kişiye, kültürden kültüre göre değişen bir ahlak düşüncesi ortaya koymuşlardır.
Aristoteles, Kant ve Moore gibi filozoflar ise her Ne kadar aklı esas alarak
bir değer teorisi ortaya koymaya çalıştılarsa da tutarlı bir temellendirme
yapamamışlardır. Ancak dini bir temele dayanan Mutezili, Eşari ve Maturidi
ahlak teoriler bu görelikten kurtulmuş ve mutlak bir karakter kazanmıştır.
Sonuç
Bir insanı ahlaklı kılan, bizatihi değerin kendisi değildir.
Burada önemli olan ;ahlaki ilkeye muhatap olan insanın doğru olanı yapmasıdır.
Bir insan ; akıl, tecrübe, sezgi ve duygu ile eylemlerin iyiliği ve kötülük
hakkında fikir sahibi olabilir. Ancak bir insan bilgi sahibi olmasına rağmen,
kötü fiilleri yapabilir. Dini temelli ahlak teorilerinin mutlaklığının din dışı
temellere dayanan ahlak felsefelerine göre daha fazla olduğu aşikardır.
İnsanoğlunun akıl, vicdan, Tanrı ve duyguya rağmen kötülük yaptığı
bilinmektedir. Ancak aynı insanoğlunun iyilik içinde çabaladığı bir gerçektir.
Sonuç olarak iyi insan olmanın, insan iradesine bırakıldığı bilinmelidir.
Metin Kaynağı: Recep Kılıç, Ahlakın Dinî Temeli, TDV Yayınları
0 Yorumlar