Ad Code

Responsive Advertisement

Robinson Crouse Üzerine

 

İnsan Yalnız Yaşayabilir Mi?

   Bazı yazarlar kitapları meşhur ederken, bazı kitaplar da yazarını aşıp, yazarlarından daha fazla bir üne sahip olmuşlardır. Bunlardan bazıları; Sherlock Holmes, Pinokyo, Don Kişot, Heidi ve Robinson Crouse'dur. Yazarın Robinson Crouse adlı eserini yazarken, İbn Tufeyl'in Hay b. Yakzan adlı eserden esinlendiği mevcut görüşlerden biridir. Bu durumun gerçeklik payesinin olması veya olmaması önemli değildir. Ancak Hay b. Yakzan adlı eser ile bazı benzer yönlerinin olduğu bir gerçektir.
   Kitapta adaya düşen Robinson ile adada doğa koşullarının uygun bir ortam sağlaması ile Hay'ın oluşumu veya Hay'ın adaya sürüklenmesi arasında farklılıklar vardır. Ancak her ikisi de başlangıçta adada yalnız bir yaşam sürdürmüşlerdir. İnanç konusunda Robinson'un başlangıçta Yaratıcı ile arasında bir mesafe vardır. Robinson karşılaştığı olaylar ve gözlem yeteneği ile Yaratıcı ile tekrar barışık bir yaşam sürdürmüştür. Hay ise zamanla evrensel nizamının sebebini sorgulama içerisine girmiş ve çevresinde gözlemlediği olaylar üzerinden bir Yaratıcı'nın varlığına ulaşmıştır. Hay ve Robinson, İlahi olanın idrakine vardıktan sonra, Yaratıcının varlığını insanlara anlatmaya çalışmışlardır.
   Robinson genç yaşlarda babasının karşı çıkışlarına rağmen, gemici olmak isteyen maceraperest ve zenginlik arayan bir gençtir. Bu ülkü uğruna yolculuğa çıkmıştır. Burada romanın tamamı anlatılacak değildir. O İngiltere'den yola çıkmıştır. Bir ara kölelik yapmasına rağmen kurtulmuş ve Brezilya'ya kaçmıştır. Brezilya'da şeker kamışı yetiştiriciliği ile uğraşmış ve ilk birkaç yılda hatırı sayılır bir meblağ kazanç elde etmiştir. İçindeki yolculuk arzusu, onu Brezilya'dan çıkarmıştı. Gemisi bir deniz fırtınası ile talan olunca Ekvator civarında bir adaya sığınmak durumunda kalmıştır.
   Bu adaya ilk çıktığında kendisini şaşkın, çaresi ve yalnız hissetmiştir. Yaklaşık çeyrek asır kadarlık bir zaman dilimini geçireceği adada ilk gecesini vahşi hayvan saldırısından korktuğu için bir ağacın tepesinde geçirmiştir. 
  Daha sonra kendisine bir mesken inşa etmeye çalışmıştır. Vasat bile olsa herhangi bir toplumda yaşayacak olan bir kimse yardımlaşma ile çoğu şeyin üstesinden gelebilir. Ancak Robinson Crouse tek başına olduğu için yaptığı her iş, en başta gemi enkazından gerekli malzeme taşımak dahi onun daha fazla efor ve vakit harcamasına neden oluyordu.
  Crouse, hayatında hiç terzilik, çiftçilk, hayvancılık, aşçılık, marangozluk ve avcılık yapmıştır. Hayatının neredeyse her gününü not etmeye çalışmıştır. Zamanla kendisini adanın maliki olarak saymıştır. Adasında keşif yürüyüşleri yapmaya çalışmıştır. Başlangıçta avcılık yapmasına rağmen zamanla keçi yetiştirme işinde de başarılı olmuştur. Süt, yağ, peynir gibi hayvansal gıda ihtiyacını bu şekilde temin etmiştir. 
    Onu en çok şaşırtan ve heyecanlandıran olay, bir gün sahilde dolaşırken karşılaştığı bir ayak izidir. O bu ayak izini gördükten sonra telaşla etrafını bakınmış ve gizlenmeye çalışmıştır. Mütevazi bir kulübe olan yapısı, zamanla etrafı ağaçlarla ve duvarlarla örtülü bir kale halini almıştır. 
   Bir gün adada dolaşırken bazı vahşilerin adaya çıktıklarını görmüştür. Bu vahşiler yanlarında getirdikleri başka vahşi veya vahşileri kurban edip, canice bir şekilde tüketmişlerdi. Crouse, yalnız olmasaydı ve bu vahşilerin tekrar gelemeyeceğinden emin olsaydı, bu canilerin hepsini öldürürdü. O bundan sonra artık daha dikkatli olmuş ve tesadüfi bir şekilde adanın iç kesimlerinde keşfettiği yeraltı mağarasında da kalmaya başlamıştır.
  Onun yaşamını değiştiren en büyük etken yine bir vahşi yeme ritüeli olmuştur. Bu defa adaya üç kişi kurban edilmek ve tüketilmek için getirilmişti. Ada yaşamında yirmi yıldan fazla bir süredir tek başına yaşıyan Crouse, vahşilerden birinin kaçtığını görünce ona yardım etmiştir. Bu vahşi cuma günü kurtardığı için ona Cuma adını vermiştir. Cuma ile birlikte Crouse'um yaşamı da değişmiştir. Crouse hem bir arkadaş hem de bir yardımcı bulmuştur kendisine. Crouse, Cuma'yı Hristiyan öğreti ile tanıştırmıştır. 
  Crouse artık Cuma ile birlikte artık işlerini daha kolay ve daha hızlı bir şekilde yapmaya başlamıştır. Crouse, Cuma için yeni kıyafetlsr dikmiş ve onun kendisine olan sadakati ile artık daha huzurlu bir yaşam sürmeye başlamıştır. Oraya içinde isyan çıkan bir gemi gelmeseydi, Crouse yaşamının sonuna kadar o adada kalabilirdi. Ancak bu adanın gelmesi ile birlikte Crouse için adadan ayrılma ihtimali de doğmuş oldu. O, Cuma ile birlikte adadan ayrıldı ve İngiltere'ye döndüğünde ailesinden sadece kız kardeşleri kalmıştı. Tekrar bir gemi yolculuğu yapmaktan korktuğu için Brezilya'daki mal varlığını nakde dönüştürdü. Ancak zamanla Crouse'da adasını tekrar görme arzu ortaya çıktı. O da, bu arzusu sonucu adasına gitti ve orada artan kalabalığı gördü.
    Kitapla ilgili söylenilecek fazlasıyla şey var. Ancak bu kitaptan çıkarılacak başat ilkeler vardır. Bir insan her ne kadar tek vücut olsa da her eylemi tek başına yapacak tanrısal bir kudretten yoksun olduğu için toplum ile birlikte yaşamaya mecburdur. Crouse mürekkep yapıcak malzemeyi elinde bulundurmasına rağmen adaya gelen kaptan sayesinde bunu öğrenmiştir. Ümit insanı ayakta tutan en önemli şeydir. Yoksa bir insanın bir adada çeyrek asırdan fazla bir süre tek başına yaşaması düşünülemez. Crouse'un farklı bir insan terennümü duymak için papağanı eğitmesi ve onu işitince mutlu olması bu sebepledir. Ayrıca Yaratıcı'nın varlığı ve kudreti Crouse'u ayakta tutmuştur. Acaba Crouse babasının öğüdünü dinleseydi, daha iyi bir yaşam sürebilir miydi? Bunu sadece Yaratıcı bilebilir..

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement